Çocukluğumun anımsayabildiğim ilk anılarından biriyle sözlerime başlamak istiyorum. Çocukluğum, geniş ve kalabalık bir ailede geçti. Amcam, eve ilk kez radyo almıştı. Büyükler haberlerin, gençler ve çocuklar ise müzik programlarının müptelasıydı. Tabi bu dönemin belleklerde kalan en önemli radyo yayını ise hemen hemen her gün yayımlanan “arkası yarın”lardı.
Bir gün yakın komşularımızdan biri trafik kazasında yaşamını yitirdi. Ailesinin feryatları hala kulaklarımdadır. Büyüklerimiz evimizdeki tüm çocuk ve gençleri ısrarlı, şefkat dolu, biraz da tehditkâr bir tavırla radyonun uzun süre açılmaması gerektiği konusunda uyardılar. Evde, sokakta ıslık çalınmaması, kahkaha atılmaması konusunda da tembihlerde bulundular. Yaşamımıza yeni giren teknolojik bir harika olan radyo, bu uyarılardan sonra açılmadı. Evde hiç kimse de bu konudan şikâyetçi olmadı. Komşumuzun yasını biz de paylaştık. Acıyı, köyümüzün tümü yüreğinde hissetti. Yıllar geçtikçe ölümler konusundaki tutum değişmedi. Dost düşman bu toplumsal kurala saygıyla uydu.
Havaların ısınmasıyla birlikte bölücü terör örgütünün saldırıları yoğunlaştı. Bu saldırılarda birçok Mehmetçiğimiz şehit oluyor. Ülkemizin her köşesine ateşler düşüyor. Çoğu zaman da bu saldırılarda birden çok askerimizi yitiriyoruz. Ateş, şehitlerimizin ailelerinin yüreklerini paramparça ederken acaba toplumumuz, bu acıya yeterince ortak oluyor mu? Şehitlerimiz için toplumsal, ulusal bir yas tutabiliyor muyuz?
Yaz sıcağının insanları kavurduğu bir gecede televizyonlardan şehit haberlerini izlerken yüreğim bin parça oluyor. Serinlemek için pencerelerim açık. Patır patır havai fişekler patlıyor. Sahildeki barlarda müzik gümbür gümbür. Vur patlasın, çal oynasın. Gazetelerdeki duyurularda gözüm belediyelerin festival ilanlarına ilişiyor. Birçok şarkıcının bu etkinliklere katılacaklarını okuyorum. Gözümün önünde feryat figan ağlayan şehit anneleri…
Tüm yerel yöneticilere bir çağrım var. Büyük bir toplumsal dayanışma örneği göstererek bu festivalleri iptal ediniz. Bu etkinliklere harcayacağınız paraları da şehit ailelerine ve gazilerimize bağışlayınız. Böylesi bir tavır, bölücülüğe karşı en büyük ulusal tepki olur. Toplumsal duyarlılığımız açısından buna o kadar gereksinmemiz var ki…
Bir gazetemizin haberine takılıyorum. “Van'da önceki gün şehit düşen Serdar Yeşilyurt'un Kozan'daki evine başsağlığına gidenler yoksulluğun acı yüzüyle karşılaştı. Aileyi belediye tepeden tırnağa giydirdi.” Yoksullukla savaşarak yaşama tutunmaya çalışan aileler, bir de terörün can pazarında vatanı savunurken evlatlarını şehit veriyorlar. Bir yanda eğlence yerlerinin loş ışıklarında harcanan deste deste paralar, bir yanda sırtında gömleği olmayan şehit babası.
Terörü ancak ulusal ortak bir tavırla dize getirebiliriz. Ulusal bütünlük tüm ulusun özverisiyle sağlanır. Ulusal kahramanlarına gerekli saygıyı göstermeyen, onlara hak ettikleri değeri vermeyen toplumlar ayakta duramaz.
Profesyonel ordu söylemi altında, paralı askerlik için adeta bir kampanya başlatıldı. Amaç, askerliği ulusal bir ödev olmaktan çıkarmak. Toplumsal dokumuza zarar verecek böylesi bir durumu anlamak olanaksız. Elbette ki ordumuz modernleşmeli, hareket kabiliyeti artırılmalı. Ama bu, “milletin ordusu”nu yok etmeye dönüştürülmemeli. Ulustan kopan ordu önemini yitirir.
Askerlik ödevini yerine getirirken toplumsal eşitlik ilkesinden uzaklaşılmamalı. Her yurttaş eşit koşullarda bu ödevini yerine getirmeli. Yoksa Osmanlı’nın çöküş dönemini anlatan Ali Asker’in aşağıdaki türküsünü sıkça söylemek zorunda kalabiliriz.
“Kara çadır is mi tutar/ Martin tüfek pas mı tutar/ Ağlayalım anam bacım/ Elin kızı yas mı tutar.
Gitme Yemen'e Yemen'e/ Yemen sıcak dayanaman/ Tan borusu er vurulur/ Sen küçüksün uyanaman.
Yemen yolu çukurdandır/ Karavana bakırdandır/ Zenginimiz bedel verir/ Askerimiz fakirdendir.
Gitme Yemen'e Yemen'e/ Karışı'n toza dumana/ Mektubunu sal kardaşım/ Bacını koyma gümana.
Tarlalarda biter kamış/ Uzar gider vermez yemiş / Şol Yemen'de can verenler/ Biri Memet biri Memiş.”
Adil Hacıömeroğlu
22 Temmuz 2010
Not: 26 Temmuz 2010 tarihli Ulus Gazetesi’nde yayımlanmıştır.
Yazılarımı http://adiladalet.blogspot.com adresinden okuyabilirsiniz.