KARAKIŞTAN BAHARA 2


Yaklaşık iki buçuk yıl önce Tunus’ta başlayıp neredeyse tüm Arap coğrafyasına yayılan ayaklanmalara ABD ve AB merkezleri ve onların güdümündeki politik odaklar “Arap Baharı” demişti. O zaman ben de bu konuda bir dizi Yazı yazmış ve bu hareketlenmenin “bahar” değil, “zemheri (karakış)” olduğunu söylemiştim.
Neden mi zemheri? Tunus, Libya, Mısır, Yemen ve Suriye’yi alt üst eden bu ayaklanmalar, emperyalizme ve feodalizme karşı değillerdi. Bu muhalif hareketlere daha çok siyasal İslamcılar yön vermekteydiler ve onlar da ABD güdümündeydiler. Meydanlarda toplananlar, Araplarda az da olsa var olan modernleşmeyi hedef almaktaydı. Bu nedenle de bu tür hareketlere devrim denilemezdi. Arap toplumlarını Ortaçağ’a yönlendiren bu tür siyasal değişimlere “bahar” değil, “zemheri” demek gerekirdi.
Haziran ayı, Türkiye’de olduğu gibi dünyanın bazı ülkelerinde de halkın, hak arama dönemi oldu. Mısır, yeniden hareketlendi. Tahrir Meydanı yine milyonlarla kucaklaştı. Ellerde Mısır bayrakları vardı. Mursi’nin Ortaçağ zihniyetine ve uygulamalarına karşı ayaklanmıştı dünyanın en eski uygarlığına sahip Mısırlılar.
Mübarek çekilirken Mursi’nin mensup olduğu Müslüman Kardeşler Örgütü yandaşları meydanlarda Ordu-millet el ele!” sloganları atmaktaydılar. Muhalifler, ordunun desteğiyle Mübarek’i göndermişlerdi. Mursi, cumhurbaşkanlığına seçildiğinden beri yaptığı uygulamalarda iki şey öne çıktı.
Birincisi, Mısır’da yapılan dinsel uygulamalar. Dokuz yaşındaki kız çocuklarının evlendirilmesi gibi insanları dehşete düşürecek uygulamaların gündeme gelmesi. Kadınların toplumsal yaşamda hiçe sayılması. Sokaklarda aleni yapılan toplu tecavüzlerin yaygınlaşması. Dinsel ve mezhepsel ayrımcılığın had safhaya ulaşması Mısır toplumunu rahatsız etmekte. Laiklik yanlılarına baskı da söz konusu. Toplumsal konulara dinsel pencerelerden bakıp dinsel çözümler bulmak yolunu seçti Mursi.
İkincisi; iktidarı döneminde Mursi, ABD politikalarının hızlı uygulayıcısı oldu. Suriye ile ilişkilerini keserek Esat yönetimine cihat ilan etmesi ilginçtir. Bunun içindir ki Müslüman Kardeşler Örgütünden kopmalar olmuştur. Siyasal İslamcı bazı partiler Mursi’nin karşısına geçti. Soğuk Savaş döneminin Yeşil Kuşak projesiyle palazlanan siyasal İslamcılık, iktidara gelince koruyucuları olan ABD ‘ye bağlılıktan vazgeçmediler.
Mursi yönetimi ekonomik sorunları halledemediği gibi, yoksulluğun daha da derinleşmesine neden oldu. Yoksullaşan, boğazını doyurma derdine düşen kitleler ayakta. Artık İslami söylemlerle bu insanları susturmak olanaksız. Önce ekmek…
Mursi’yi iktidardan düşüren ordu değil, halktır. Bu nedenle Mısır’daki iktidar değişikliğini darbe olarak yorumlamak halkın gücünü küçümsemektir. Milyonlarca insan ayaklandı Ortaçağ yönetimine karşı. Halkın kararlı direnişi karşısında yönetimin yapacağı bir şey kalmamıştı. Ordu kendi halkına karşı silah kullanmayı reddetti daha önce olduğu gibi. Ordu, halkın peşine takılmıştır. Mısır ordusunun devreye girmesi başta ABD olmak üzere Batılı emperyalist ülkeleri memnun etmemiştir. Ancak ABD her siyasal dönüşümde olduğu gibi halk hareketlerini denetim altına alma yolunu seçecektir. Bunda başarılı olup olmaması, halk hareketinin iradesine bağlıdır.
AKP sözcüleri ve yandaş medya Tahrir’e düşman, Mursi’ye dost bir söylemle kamuoyunu yönlendirmeye çalışmaktalar. Halk hareketini “darbeci” olarak göstermek için özel çaba göstermekteler. AKP’nin bu tuzağına ne yazık ki bazı muhalif kişiler de düşmekte. Devrimlerle darbeleri karıştırmamak gerek. Halk hareketleri, dipten gelen devrimci dalgalardır. Büyük toplumsal dönüşümler sandıktan çıkmaz, devrimle olur. Devrimler sayesindedir uygarlık tekerleğinin ileriye gitmesi. Tahrir Meydanı devrimci bir sürecin başlangıcı, Arap uyanışıdır. Halk hareketlerini darbecilik olarak algılamak, algılatmak emperyalizme, eskimiş köhne düzene hizmettir.
Türkiye’de televizyon yorumcularının durumu çok acıklı. İktidara ters düşmemek adına bin takla atmaktalar. Tahrir Meydanındaki halk direnişini karalamak için ellerinden geleni yapmaktalar. “Efendim, Tahrir’dekiler ne istediklerini bilmiyorlarmış.” Bilmez olurlar mı? Milyonlar ne yapacağını bilmeden günlerce meydanlarda ölümüne eylem yapar mı? Tahrir’in yakın plan fotoğraflarına, televizyon çekimlerine baktığınızda ABD karşıtı pankartları, resimleri görürsünüz. Yine Tahrir’de Mısır bayraklarının yanı sıra Nasır’ın posterleri taşınmakta. Bütün bunlar halkın ne istediğini anlatmıyor mu? Bu hareket, hem ABD emperyalizmine hem de onun işbirlikçisi Ortaçağ artıklarına karşıdır.
Artık Arap ülkelerinde halk devrimlerinin yolu açılmıştır. Siyasal İslam’ın İslam coğrafyasında Haçlı kılıcı sallama devri sona ermekte. Ilımlı İslamcı politikalarla halkın gönençli bir yaşama erişemeyeceği anlaşılmıştır.
Ortadoğu’da BOP paramparça edilirken en çok gereksinim duyulan Atatürk’tür. Hem feodalizmi ortadan kaldırmada hem de emperyalizme karşı durmada örnek olması nedeniyle Atatürk’ün düşüncelerine çok fazla gereksinim duymakta İslam dünyası. Bu nedenle Türkiye’deki karşı devrimcilerin iktidardan uzaklaşması büyük zorunluluk.
Uygarlığın beşiği Ortadoğu ayakta. Ortaçağ karanlığından ve emperyalist boyunduruktan kurtulmak için. Güneş, Doğu’dan yükselişe geçti. Karanlıkta uçuşan yarasaların mağaralarına girme zamanı gelmiştir. Arap dünyası karakıştan kurtulmanın adımını atmıştır. Tahrir’de Arap devriminin binbir renkli bahar çiçekleri açmıştır.
Not: Arap dünyasında meydana gelen ayaklanmalar için daha önce yazdığım yazılarım aşağıdadır. Aydın olmanın en önemli belirleyicilerinden biri de öngörülerinin olmasıdır. Aydın kişi, tek başına da kalsa emperyalist propaganda merkezlerinin etkisinde kalmamalı.
·         LİBYA, BÖLÜNMEYE DOĞRU MU? http://adiladalet.blogspot.com/2011/03/libya-bolunmeye-dogru-mu.html
·         TRABLUSGARP’TAN LİBYA’YA http://adiladalet.blogspot.com/2011/03/trablusgarptan-libyaya.html
·         MÜSLÜMAN, MÜSLÜMANA BUNU YAPAR MI? http://adiladalet.blogspot.com/2012/05/musluman-muslumana-bunu-yapar-mi.html
·          



1 yorum:

  1. Mısır'ı ''din istismarı boyası '' ile küresel emperyalizmin sömürüsüne açan , ortaçağ karanlığına gömen MÜSLÜMAN KARDEŞLER temsilcisi MURSİ'nin siyasal çözümlemesi olan ; bizdeki AKP yönetimine paralel özelliklerini inceleyen bir yazı bu. Teşekkürler Adil Haciömeroğlu dost ; yüreğinize sağlık!

    YanıtlaSil