ELEŞTİREL BAKIŞ MI, KÖRÜ KÖRÜNE BAĞLILIK MI?


Seçimler yaklaştığından adayların çoğu belirginleşmeye başladı. Tabi adayların belirlenmesinde parti üyelerinin azıcık da olsa bir iradeleri söz konusu değil. Parti merkezlerinden belirlenen adaylar, taban tarafından beğenilmediğinde birkaç homurtu oluyor, sonradan adayın çevresinde bütünleşme.
Gökten yağanı, yer kabul ediyor. Yüksek sesle eleştiri yaptığınızda ise parti disiplini önünüze konuyor. Yaşamı boyunca özgür iradesiyle bir şey yapamayan zavallılar, partinin militanı kesilmekteler. Kraldan çok kralcı olmak, ne yazık ki günün modası.
Dün tükürdüğü yüzü, bugün yalamaksa ayrı bir insanlık ayıbı. Dün niye tükürdün? Bu gün neden yalıyorsun tükürdüğünü? Yaşamı boyunca doğru dürüst bir kitap okumayan, günlük gazetelerin yüzüne bakmayan kişiler, adaylar hakkında keskin savunmalar yapmaktalar. Sakın farklı bir ses çıkmaya görsün, aslan kesiliyor bu fareler. Düşünce özgürlüğü mü? O, yalnızca parti büyüklerinin hakkı… Yönetenler düşünür, kullar savunur.
Siyasette bunca güzel örnekler dururken onları görmezden gelerek rakip partinin olumsuzluklarına öykünen kötü örnekler baş tacı edilmekte. Eleştirdiğinizde, “Siz partinin kazanmasını istemiyor musunuz?” sorusu ve de suçlamasıyla karşılaşıyorsunuz. “Eğer partim, kötülerle ve olumsuzluklarla büyüyecekse o zaman ne farkımız kalır yıllardır eleştirdiklerimizden?” diye savunuyoruz kendimizi. Geçmişte yapılan yanlışların Cumhuriyet’imiz ve halkımız için nelere mal olduğunu anlatıyoruz çarpıcı örneklerle. Anlayan kim? Takılmış plaklar aynı şeyi yineleyip durmakta.
Hani insanlık erdemi? Nerede doğrunun yanında yer almanın güzelliği?
Öncellikle şu soruyu sormalıdır her parti üyesi kendine: “Ben partinin özgür bir üyesi miyim, yoksa kulu mu? Adaylar belirlenirken benim düşüncem alınmıyorsa mecbur muyum içime sinmeyen kişiyi desteklemeye?”
Memlekette azınlıkta olan özgür bireyleri, kullaştırmak için olağanüstü çaba harcamakta siyasetin kulları. Özgür bireyler yok olursa, kulların da kulluğu söz konusu olmaz tabi ki.
Eleştirel aklı kullanmak yerine, körü körüne bağlılığı görev sanan parti kulları en büyük zararı kendi siyasal anlayışlarına ve ülkelerine vermekteler. Körü körüne bağlılık, feodal bir anlayışın ürünüdür. Tarikat, cemaat, aşiretlerde liderin aldığı karar tartışılmaz; uygulanır. Karar yanlış da olsa feodal anlayışın getirdiği itaatkârlılıkla ses çıkarmamak işin gereğidir. Bizler ne tarikat, ne cemaat ne de aşiret üyesiyiz. Bizler, yirmi birinci yüzyılın özgür yurttaşları olarak düşüncemizi söyleyip karar vermek zorundayız. Partileri tarikat, cemaat ve aşiret olarak düşünen kafalarla mücadele etmeli.
Cumhuriyet’i yıkan da, memleketi bir avuç aymaza teslim eden de, toplumu paramparça yapan da, dünyanın en güzel halklarından birini bir dilim ekmeğe muhtaç eden de siyasetteki kulluktur. Kulluktan kurtarırsa kendini parti üyeleri, o zaman her şey normale girer.
                                                                       Adil Hacıömeroğlu

                                                                       29 Ocak 2014

3 yorum:

  1. Parti içi demokrasinin işletilmediği ; parti üyelerinin partinin özgür bireyleri değil emir kulu gibi görüldüğü ülkemiz siyasetinde eleştiriye hoşgörü yerine , eleştiriyi partiye düşmanlık gibi algılayan cahiller var. Bu cehalet de günümüzde Türkiye'nin düştüğü sıkıntıların başlıca nedenidir. Dürüstlük de , dostluk da yanlışları yüreklice dile getirmeyi gerektirir. Ülkemizde bu görüş egemen kılınmalıdır ; özellikle partilerde. İşte bu düşünceleri güzel anlatımıyla bizlere sunmuş Sayın A. Haciömeroğlu. Teşekkürler !.. ÖZGEN KARA

    YanıtlaSil
  2. Cumhuriyetin Yurtdaşı olmak ile Sultanın Tebası (tabi olan) olmak elbette çok farklıdır. Mustafa Kemal bizi Yurtdaş yapmaya uğraştır ama bazılarımız Sultanın tebası olmaya devam ediyor .Şu farkla ki Sultan tekti ,şimdi tek değil...550 kişilik Millet Meclisini 3 parti başkanı tayin ediyorsa Nasıl bir demokrasi modeli ?

    YanıtlaSil
  3. Selam sevgili hocam, öncelikle güzel Türkçe'mizin her zamanki gibi kaleminizde nasıl da saygınlaştığını görmenin mutluluk verici olduğunu belirtmek isterim. Sonrada diğer yorumlarımda yaptığım deyişimi istemeyerek olsa da yinelemek durumundayım. Hep yeni bir oluşum bekledik, ama o da olmadı bu güne dek. CHP den bir şey olmaz da, bu halkdan çok mu şey olur. Bunca pisliğin ortalıklara saçılmasına rağmen bu halk dik dur eğilme, bu millet seninle diye hala meydanları dolduruyorsa daha neyin umudundayız Allah aşkına. İzinsiz gösteri haklarını ellerinden aldılar diye Ukrayna Halkı'nın neler yaptığı ve elde ettiği netice ortadayken, bizim halkımız için yönetimin daha ne yapması gerekiyor acaba.
    Sevgi ve saygılarımla
    Adnan Yiğiter

    YanıtlaSil