MISIRLARIN AYIKLANMASI


Yaz sonunda insanlar oğul vermiş arı gibidir. Güz yağmurları bastırmadan ürün kaldırılmalıdır tarladan. Doğu Karadeniz en çok sonbahar mevsiminde yağış alır. Bu nedenle işler ivedilikle bitirilmeli, yoksa bir yılın emeği tarlada çürür.
Tarlada öncelik fasulyededir. Kurumuş fasulyeler, sarıldıkları sırıklardan usta ellerce beceriyle toplanır. Toplanan fasulyeler, az görünen güneşin altına serilir daha iyi kurusunlar diye. Fasulyeler türüne göre ayrılır. Barbunyalar, şeker fasulyeler…
Tarlada fasulyeler toplandıktan sonra sıra mısırlara gelir. Öncelikle mısır koçanları özenle toplanır. Sepetlere konan mısırlar eve taşınır. Kocaman bir tepe oluşur evin içinde.
Mısır sapları oraklarla kesilir. Kesilen saplar, kümelenerek bağlanır. Saplar bağlanırken üzerlerinde koçan kalıp kalmadığı kontrol edilir. Mısır sapları, kış boyunca ineklerin yiyeceğidir.
Harman, bereketin yığınağıdır. Ev halkının ve tüm evcil hayvanların rızkı vardır harmanda. Coşku, doruktadır bu zamanda.
Harman vakti en mutlu olan çocuklardır. Çocuklar için çalışma oyunla özdeşleşir. Tarlada kalan anızın yakılması, bir bayram şenliğini andırır. Yakılan ateşin üstünden atlamak en eğlencelisi. Bazen çocuklar el ele tutuşur bu atlayış sırasında. Çığlıklar, ılık gecenin ay ışıltılı karanlığında bile sürer.
Mısırların incecik saplarına küçük iki kâğıt parçası, dikenlerle ters yönlü olarak sabitlenir. Mısır sapının tam orta yerinden bir çivi geçirilerek daha sağlam ve kalın bir mısır sapına dikey olarak çivilenir. Buna yörede firfilika denir. Basit bir uçurtmadır bu. Firfilikalar yapılınca çocuklar ılık güney rüzgârlarının estiği tarlalarda koşmaya başlarlar. Firfilikanın kâğıtlarının bulunduğu bölüm döndükçe çığlıklar yükselir soluk soluğa, kan ter içinde. Bu oyuncağı her çocuk kendisi yapar. Çok küçük olanlara küçük yardımlar yapılır. Ancak yetişkinlerden yardım alınmaz.
Tarladaki kabaklar toplandığında iş neredeyse tamamlanmıştır.
Eve taşınan mısırların ayıklanması coşkulu bir oyuna dönüşür. Elektrik yoktu o zamanlar. Çok gaz yakmasın diye genellikle on numara lambalar yakılırdı. Küçücük fitilden kocaman aydınlık yayılırdı mutluluk kahkahalarının ışığında. Gözler ışıl ışıldı, yüzlerse ay.
Evde büyük küçük herkes, iskemleleriyle mısır harmanının çevresindeki yerini alırdı. Bazı mısırlarda altın sarısı tanelerin içinde siyah taneler bulunurdu tek tük. Siyah taneyi bulan, diğerlerinden birini cezalandırırdı. Buna “ahıra koymak” denirdi. Cezadan kurtulmak için siyah taneli mısır bulmak gerekmekteydi. Eğer mısır koçanı ayıkladığınızda kırmızı taneli olanı bulduysanız “bey” olurdunuz. “Bey” olan, harmanın tepesine oturur kendisine hizmet edilmesini isterdi. Kiminden su, kimindense yiyecek meyve isterdi. “Bey” olmak ya da cezalı duruma düşmemek için hızlı ayıklamak gerekti mısırları. Bu oyun, işlerin çabuk yapılması içindi. Gece yarısı olduğunda dağ gibi harman eriyip gitmiştir.
Ayıklanan mısırlardan kurumamış olanlar su da ya da közde pişirilerek yenilirdi. Seyrek taneli, un olmayacak niteliktekiler ise hayvanlara yem olarak ayrılırdı.
Koçanların dış kısmına hoşet denirdi. Bunlardan usta eller özenle kalın ipler yapar ve iskemlelerin oturulacak yerleri örülürdü. Arta kalan hoşetlerse ineklerin hakkıydı.
Mısır koçanlarının çoğu ayıklanırken sap kısmında birkaç hoşet bırakılır. Yedi sekiz mısır bir araya getirilerek hoşetlerle birbirine bağlanır. Bağlanan mısırlar çatı katına çıkarılarak dökmelere asılır. Bunlar yağmurdan ıslanmadıkları gibi, rüzgâra açıktır. Asılı mısırlar kolayca kurumuş olur böylece. Kış boyunca gereksinim duyuldukça buradaki mısırlar alınarak değirmene götürülerek un yapılır. Undan da mis kokulu ekmekler…
Gece yarısı işler bitmek üzereyken gaz lambasındaki alev küçük titremelerle azalırdı. Eller yorulmuştur. Arkalıksız, yaslanma olanağı olmayan iskemlelerde oturmaktan bedenler uyuşmuştur. İşe başlarken dorukta olan neşe, yerini uykunun ağırlığına bırakmıştır.
Gece kuşlarının ötüşleri, çakal viyaklamaları, köpek havlamalarına karışan ılık rüzgârın getirdiği harman kokusuyla uyku meleğinin şefkatli kolları beklemektedir yorgun bedenleri.
Köyde işler güneşin doğuşuyla başlar. Horozlar ötme yarışına başladığında herkes ayaktadır. Gecenin yorgunluğu, gece kuşlarının kanatlarında uçup gitmiştir. Sabah esintisinin bedenlere yüklediği güçle yeni bir güne başlama vaktidir artık.
                                               Adil Hacıömeroğlu
                                               22 Ocak 2014




3 yorum:

  1. Çok güzel Adil hocam..İnsan okurken olayları yaşıyor...bugün bende küçük bir anımı yazdım ve yayınladım..okursanız ..sevinirim...ilk denemem eksiklerim çok ...profilimde var .Yaramaz çocuk ...Bilgehan aktan

    YanıtlaSil
  2. Köyde fasulyelerin , kabakların ; en ayrıntılı ve süreli iş olarak da mısırların toplanması , bir şölen özelliğindedir. Ürün yetiştirmenin coşkusu içinde çocuklar , bir bayram havasına bürünür. Gece yarısına dek GAZ LAMBASI ışığında insanların mısırları ayıklamaları da zevkli bir iştir. Bu işlerin ayrıntılı anlatımı , yine H. Ömeroğlu'nun duru Türkçesiyle güzel bir yazıya dönüştürülmüş. Teşekkürler!.. ÖZGEN KARA

    YanıtlaSil
  3. Anızların yakılması doğru ancak mısır sapının kökle beraber kalan kısmına bizde "çeli" derlerdi. Ayrıca herkesin otları koyacak damları ( 1,5 veya 2,5 katlı ağaç iskeletten ibaret bina). Alt yarım katta fasulye sırıkları (harçları), orta katta mısır sapları, üst yarım katta ise ot(çimen)ler konulurdu. Bazan çimenler arasına elma, hurma saklanırdı. Damı olmayanlar mısır saplarını uzunca 2-3 m bir sırığın etrafına minare (koni) şeklinde dizerlerdi. Dizilen bu koni şeklindeki yığına FOMON adı verilirdi. Kıvırcık sarı saçlılara "fomon kafa" denilir bizde.

    YanıtlaSil